15 Ocak 2010 Cuma

Başka Dilde Marketing

İyi filmler gişede bekleneni bulamadığında hayal kırıklığına uğruyorum. Sanki filmi kendim çekmişim gibi üzülüyorum. Bu filmlerden biri de "Başka Dilde Aşk". Henüz izlemedim ama herkes "Başka Dilde Aşk"ın güzel bir film olduğunu söylüyor. Güzel bir filmmiş, fakat gişe hasılatı 75.070 kişi.

Türkiye'de yaygın ve kötü bir inanış var; "Başarılı bir iş kendi başarısını yaratır". Bu inanış bazen doğru sonuçlar verebilir ancak herhangi bir şey yapılmazsa kumar oynamaya benzer. Elinde imkan varken ve bu imkanları çok iyi bir şekilde kullanabilecekken "Yazı mı tura mı?" oyununu oynamaya ne gerek var?

"Başka Dilde Aşk" çağrı merkezinde çalışan bir kızın ve duyma engelli bir erkeğin aşk hikayesi olarak özetleniyor. Özeti bile çok iyi bir pazarlama ve PR stratejisi değil mi? Türkiye'de kaç bin çağrı merkezi çalışanının veya kaç bin işitme engellinin olduğunu bilmiyor mu film yapımcıları?

İşe giderken serviste bir kızın konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Kız çağrı merkezinde çalışıyordu ve filmi izlerken ağlamasını durduramadığını söylüyordu arkadaşına. Çağrı merkezi sahnelerinde o iş temposunu, kaosu, kulaklıkları masaya atma, sinir bozucu müşterileri o kadar iyi yansıtmış ki ağlayıp durmuş filmi izlerken. Bu veriyi kullanarak çağrı merkezi ve işitme engelli odaklı yapılacak PR ve pazarlama çalışmalarından sonraki gişe hasılatını siz düşünün artık. Sonuçta Türkiye'de kim daha önce içinde çağrı merkezi geçen film yaptı ve kim daha önce işitme engellileri düşünerek filmi Türkçe altyazılı olarak sundu?

Not: Unutmamak gerekir ki Elif Şafak'ın "Aşk" kitabı sadece iyi olduğundan 450.000 satmadı. Ucunda çok iyi bir PR ve "word of mouth - ağızdan ağıza" pazarlaması da vardı.