7 Şubat 2010 Pazar

Candan Erçetin ve Kırık Kariyer Durağında

Candan Erçetin, hayatımıza nasıl da girdi. O turuncu halının üzerinde sandalyeye ters oturup "Umrumda Değil"i söylemiş ve nasıl da aylar boyunca konuşulmuştu. Basit bir fikirdi ama şaşırtıcı derecede işe yaramıştı ve o klişe deyişle "bomba gibi düşmüştü" müzik piyasasına. Sonra "Hangi Aşk Adil ki?" ile yüzlerce kişiyi İstiklal Caddesi'nde peşinde koşturmuş ve yine herkesi şaşırtmıştı. Doğal olarak Candan Erçetin'den hep özgün ve yaratıcı çalışmalar beklenir olmuştu ama maalesef bu çalışmalar Candan Erçetin'in egosuna yenik düşmüştü.


Yaptığı ilk farklılıklar sadece dikkat çekmek içindi. Çünkü Candan Erçetin özgün ve yaratıcı değil kült bir assolist, Türkiye'nin Edith Piaf'ı olmak istiyordu. Biliyordu ki marjinal işlere kalkışan bir şarkıcı asla saygı uyandırmayacaktı. Galatasaray Lisesi öğretmenliğinin getirdiği saygınlığı müzik dünyasında da taşımak istiyordu ve bu amacına adım adım ulaşmayı da bildi.

Müzik kariyerini ve imzasını attığı eserleri değerlendirecek müzikal bilgimi yeterli bulmadığım için o konulara hiç girmeyeceğim. Candan Erçetin'inin "Candan Erçetin" markasını bir bardak sütü içer gibi nasıl lıkır lıkır içip bitirmeye başladğından söz edeceğim.


Akbank reklamı "Gerçek Dostluk" ile jingle kariyerini inşaa eden Candan, dotluklarımızı hatırlatarak hepimize buruk bir sevinç vermişti. Nasıl duygusal bir reklam ve nasıl güzel bir şarkıydı!

"Birlikte atan iki küçük yürek/Bu dostluk daha daha büyüyecek/Hep sürecek/Tükenmeyecek/"

Yalan söylemeyeceğim, zamanında çok ağlamıştım bu reklama. Reklamlarda duygu sömürüsüne karşı olsam da beni ağlatan ilk reklam olarak hakkını yememem gerekiyor. Dostlukları göstermesi, hatırlatması ve duygulandırması ile gerçekten çok başarılıydı.

Candan çok yönlü bir insan olduğu için öğretmenlik, şarkıcılık ve jingle çalışmaları onu asla tatmin etmedi ve sevgilisi "Hakan Karahan"ın kurduğu Narsist Film ile yapımcılık işine de soyundu. İlk filmleri Gölgesizler ile oldukça başarılı bir filme imza attılar, ama gişede bekleneni bulamadılar. Candan Erçetin'in PR'ı bile filmin gişesini kurtaramadı.

Candan Erçetin'in PR'ı diyorum, çünkü hangi aklıselim bir sanatçı kendi kariyerini umursamadan sevgilisinin filmine bu kadar destek verebilir ki? Film bir Ümit Ünal filmi değil, bir Candan Erçetin filmiydi adeta. Tüm film boyunca fonda hep Candan Erçetin şarkıları çalıyordu. Sevgilisine telif hakkı ödememek filmin bütçesini zorlamıyordu sanırım. Şarkıların yanında filmin sonunda 30 saniye görünmesi de cabası. En trajikomik olansa filmin "outro" jeneriğinde Candan'ın filme yazılmış olan "Ben Kimim?"i söylemesi. Resmen şaka gibiydi. O kadar felsefik, düşünsel ve sorgulayıcı bir filmin sonunda sandalyeye yaslanmış Candan size bakarak "Ben kimim?" diyor. Ümit Ünal'ın filmografisi için kara bir leke, Candan Erçetin'in kariyerinde artçı bir şok!


2010 yılında Candan hem müzikten hem de yapımcılıktan vazgeçmeyeceğini söyledi bize. Yeni albümü "Kırık Kalper Durağında"yı çıkararak Narsist Film'in ikinci filmi "Kaptan Feza"ya yine destek verdi. İlk klibi aynı zamanda filmin şarkısı olan "Kader"e çekti, arka planda filmden kareler ile.


Yeni çıkan albümü ile ilgileneceğine Sütaş'ın Süt Aşkı jingle'ını söylemekten de vazgeçemedi Candan. "Sütü Seven Kamyon Şöförü" olarak yıllarca dalga geçilen şarkıyı "Sütü Seven İnsanlar" olarak söyledi ve yıllarca hırs, gözyaşı ve emekle kurduğu Candan Erçetin markasını kendi sesiyle parçalamaya başladı. Akbank ile duygulandıran Candan, Sütaş'la alay konusu olmuştu çoktan. Merak ediyorum. Bir sanatçı nasıl bir pazarlama ve iletişim uzmanına danışmadan böyle rasgele kararlar verebiliyor? Bir sanatçı nasıl bir alanda Diva olmak varken üç alanda başarısızlık örneği olabiliyor?


Candan Erçetin kendini ve yıllardır inşaa ettiği markasını toparlaması gerekiyor acil olarak. Çünkü geride sadece sütü seven Candan ve pazarlama derslerinde incelenecek bir "case study" kalabilir.