6 Mart 2010 Cumartesi

Ömür Gedik, Kimsin Sen?

Kariyer basamaklarına Hürriyet Gazetesi’ndeki eski eşinin forsuyla başlayan Ömür Gedik “sinema eleştirmeni” sıfatıyla harikalar yaratıyor. Eş forsuyla başlıyor dememin nedeni ülkemizde yeteneğe ve bilgiye değer verilmeden akraba torpili ile gelişen kariyerlere üzülmemden dolayıdır. Bir insanın kiminle yattığı kiminle takıldığı elbet umrumuzda değil, ama bir eş nasıl Türk toplumuna acımadan film sektörüne böyle bir darbe vurabilir ve bize Ömür Gedik'i kazandırır(!) anlayamıyorum.

Bazen "Ömür Gedik kim ya!" diyerek tokat atasım geliyor kendime. Eleştiri adı altında çöplüklerini okumaktan hep kaçmışımdır ama her fırsatta yüzüme çarpıyor mükemmel yazıları! Bu sefer Şebnem Bozoklu’nun tweetlerinde denk geldim kendisine. Şebnem, twitter'da “Tabiiki anlayamazssin tevazudan sevgili omur !ben ferhat bey gibi evet bu sarki yila damgasini vurdu falan diyemem !” ve “torende de soyledim simdi de soyluyorum. Oduller hakkinda bilinmesi gereken tek sey mozartin hic odul almadigidir. Bunu anlayamamis omur !” cümlelerini tweetledi.

Bu haklı sitem Ömür isimli sadece bir kişiye aittir dedim ve Ömür Gedik’i hemen google radarına tutarak aşağıdaki son yazısına ulaştım.

Gelin hep beraber Ayşe Özyılmazel’den sonra “Top 5 Paçoz Köşe Yazarları Listesi"nde 2 numaraya geçen bu eleştirmenimizin yazılarını inceleyelim!

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/13825993.asp?yazarid=119

“Asuman Krause, yan masadaki Mehmet Aslantuğ’a kur yapan sözler söyleyince en çok salondaki kadın misafirlerin tepkisini çekti. Arzum Onan sakindir ve naziktir, dert etmeyecektir ama zaten hıncı alındı, hiç merak etmesin.”

Sevdiği bir oyuncu için insan kur yapamaz mı onu anlayamadım, ki Asuman zaten Tv’den gördüğüm kadarıyla herkesle kur yaparak konuşuyor. Kadının genetik özelliğinde bu var, insanlarla flörtleşmeyi seviyor. Bu durumu neden yuva yıkacak kadın konumuna soktuğunu anlayamadım. Gerçi tamam, mahalle karısı edalı yazarımızla bunlar anlamlandırılamaz zaten.


"Gecenin bir başka tuhaf konuşması Canım Ailem’in Şebnem Bozoklu’sundan geldi. Bozoklu ödülünü aldıktan sonra “Biliyor musunuz Mozart hayatında hiç ödül almamıştı” dediğinde hepimiz birbirimize şöyle bir baktık."

Ömür Hanım'ın bu konuşmayı anlayacak zeka yaşı tutmadığı için burayı geçiyorum. Şebnem Bozoklu zaten cevabını vermiş.

Gelelim asıl bombalara. Bir film eleştirmeni olarak lanse edilen kadının kısa kısa yaptığı film eleştirileri Ayşe Özyılmazel tadında ve Ferhat Göçer sabun köpüklüğünde.

"Uzak durun: Ben beğenmedim, gidip de sevenini de duymadım. Alenen din propagandası yapan, başka bir özelliği de bulunmayan Tanrı’nın Kitabı (The Book of Eli), Denzel Washington’a rağmen çekilmiyor. Sahi Washington’ın bu filmde işi ne?"

Bir film eleştirmeni nasıl subjektif davranarak bir filme uzak durun der ve bu kadar sığ ve basit bir dille nasıl yerle bir eder bir filmi? Üniversitedeyken filmleri daha iyi anlamak için aldığım film analiz dersleriyle ben bile küçük çapta Atilla Dorsay olabiliyorken bu kadın neden kendini geliştirmeyi denemiyor? Yeteneği ve analizleri vasatın altındayken biraz ders ve seminerle neden vasata yükseltmeyi denemiyor bu kadın? Eğer film eleştirmeni olarak anılmak istiyorsan derdin filmi eleştirmek olmalı ve bu derdini çok iyi anlatabiliyor olmalısın. "Gitmeyin, uzak durun, Denzel’in işi ne?" gibi cümleler bir film kritiğinde yer almamalı. Ne oldu Dogma 95’e, Yeni Dalga'ya, Yeni Gerçekçiliğe? Recep İvedik'in tatağını, Denzel Washington'un ten rengini herkes yazabilir sonuçta?

"Evde izleyin: Robert Downey Jr ve Jamie Foxx’lu The Soloist niye vizyona girmiyor diye düşünürken, film DVD olarak çıktı karşıma. Jamie Foxx, şizofreniye yakalanan bir müzik dehasının hayatını anlatan filmdeki rolü için çello dersi bile almış. Hem müzik hem dram hem de iyi oyuncular. Daha ne olsun."



Nasıl da şaşırmış çello dersi aldığına. Ne sandı ki acaba? Herkesi Türkiye’deki gibi rolüne çekim yapılırken mi çalışıyor zannediyor hala?

"Sinemaya gideceklere: Merakla beklenen Benicio Del Toro’lu Kurt Adam yarın vizyonda. Film şahane başlıyor, heyecan dorukta, sonra hikaye kendini geliştiremediği için rölantiye geçiyor. Ama makyajlar, gotik atmosfer, görsel efektler ve Kurt Adam rolünde Benicio Del Toro gayet iyi."

Yine cılız ve niteliksiz bir yorum. Filmin şahane başladığını Matrix’i izleyen Dolapdere’deki her delikanlı söyleyebilir sana. Bir de rölantiye geçmek kullanımı da var. Dolapdere örneğini verdiğim iyi oldu. Dolapdere sanayisine de gönderme yapmış oluruz. Rölanti dedi ya, inanılmaz! Hızlı ve Öfkeli 1-2-3 serisine eminim 30 Ömür Oscarı vermiştir. Ben de kendisine 50 Ömür Törpüsü veriyorum!

"Haftanın bir diğer filmi, Oscar adayı olan Education konusunda kararsız kaldım. Paraya ve rahat yaşama feda edilen genç kız ve yalancı, düzenbaz, sübyancı adam sinirimi bozdu. Film beni bu kadar sinir etmeyi başardıysa derdini iyi anlatmış da diyebilirim aslında."

Bir filmin konusu gerçek bir film eleştirmenini sinir edemez. Film eleşitirmeni, tedavi ettiği hastalara önyargı ile yaklaşmayan bir doktor gibi olmalı eleştirilerinde.

Son olarak da aşağıdaki sözleri ile yazısını tamamlıyor;

"Nine, bir yandan film çekerken, diğer yandan da annesi, karısı, metresi, yapımcısı, ilham perisi, sık sık ziyaret ettiği fahişe ve bir gazeteciden oluşan kadınlar topluluğu arasında denge kurmaya çalışan 40’lı yaşlardaki yönetmenin (şanslı erkek Daniel Day-Lewis) hikayesini anlatıyor.Çok kadın arasında kalan tek erkeğin hikayesini, çok erkek arasındaki tek kadın olarak izleme şansı da bana düştü."

Çok erkek ve tek kadın olarak Paris’te galalı bir orgy ziyafeti bekliyor sanırım Ömür Hanım'ı. Evet çok bayağıyım değil mi? Ne derler bilirsiniz. Bir yazı okudum hayatım değişti!

P.S. Bu yazıyı 18.02.2010 tarihinde yazmıştım. Yoğunluktan şimdi yayınlayabildim.