17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kına Gecesi ve Düğün Çemberi

Geçen hafta teyzemin kızı evlendi ve maaile düğüne teşrif ettik. Düğünlerin en çok bu yönünü seviyorum zaten. Tüm akrabaların aynı olay yerinde kümelenmesi çok hoşuma gidiyor. Şamata, kaos, kara komedi, gelinin gözyaşları, kuaför dramaları, dedikodular, çekiştirmeler, kavgalar, nefis yemekler ve eğlence, hepsini 2 güne sığdırabiliyoruz; Kına gecesi ve Düğün.

Kına gecesi ile başlayalım. Düğünün en gereksiz, en saçma sapan ve en ne idiğü belirsiz gecesi. Pre-party gibi bir konsept olsa gerek. Eskilerin 40 gün 40 gece düğünlerinden günümüze kadar azala azala gelmiş bir gece. İnsan üzülüyor tabi kına gecesine, sen git 40 geceden 2 geceye in ve en saçma sapan gecesi ol düğünün. Hele hele bir de mahalle kına gecesi ise bahsettiğimiz gece, içler acısı bir gece olduğunu hepimiz tahmin edebiliyoruzdur herhalde. Sokak arasında gelin ve damadın cicileriyle birlikte gelip ilk dansı yaptıkları ve daha sonra da "ikoncan" olma çabasıyla saçları yapılmış teyzeler, kocaları ile birlikte sokak ortasına, pardon dans pistine atarlar kendini. Mahalle kına geceleri İstanbul'da ölmüş bir gelenek olarak biliyordum ama geçen hafta henüz ölmediğini gördüm. Talihsiz Şeyler Kişisi daha önce bir dostumuzun düğününde "A be G, sen nasıl bir kızmışsın böyle! Sen ne çirkefmişsin, sen bize hiç bu yönünü göstermemişsin!" diye hayıflanmıştı bir düğünde.

Evet, bu düğün ve kına gecelerinde gelin hanım bir canavara dönüşür ve gözüne "herşey mükemmel olmalı" hırsı bürür. Örneğin teyzemin kızı kına gecesinde, kına ritüel kıyafetini de sayarsak, 3 kıyafet değiştirdi. Cevabı da "30'uma geldim, ben giymeyeyim de kim giysin!". Ah şu Ally McBeal sendromu. Sen ne iğrenç bir sendrommuşsun öyle!

Kına gecesi halkın arasından kopup gelen bir eğlence anlayışı olduğu için hiç de öyle klas, elit bir eğlence değildir. Cırtlak sesiyle 8. sınıf bir şarkıcı, önceden hazırlanmış müzik efektleri ile orgunu dillendirir ve şarkılarını çığırır. Söylemez ama, dikkatinizi çekerim, çığırır! (Fastforward tuşuna basarak bu rezil işkenceyi kısa kesiyorum!) Herkes saçma sapan göbek atar, arada elini ağzına götürerek yanındankine bir şey söyler ve şuh kahkahalar atar. Oynarlar, ara verilir, orada gelin kıyafet değiştirir, sonra yine oynarlar. Gecenin bitmesine yarım saat kala kına kıyafetleri ile gelin gelir ve "Yüksek Yüksek Tepelere" şarkısı ile ağlatılır. Ağlamazsa kızcağız hakkında kötü gelin diye dedikodu çıkarılır. Eline kına yakılarak üzerine çeyrek veya bilimum altınlar konulur. Kına ve çerez dağıtılır ve gece bittiğinde büyük bir oh çekilir!

Gelelim Düğün Gününe. Gün diyorum, çünkü teyzemin kızının düğünü gibi gündüz olabilir bazı düğünler. Düğünde kadınlar saklı cevherlerini ortaya çıkarır. Daha şık kıyafetler giyilir, saçlar daha özenli yapılır! (ya da öyle zanneder kuaför kurbanları) ve makyajlar mutlaka Bülent Ersoy makyajı gibi olur. Gelinin yakınları süsü daha da abartır tabi, erkek tarafıyla sidik yarışı olduğu için bu yarışı kaybetmeyi göze alamazlar. Erkeklere hiç girmiyorum, çünkü onlar bu "freak-show"u sadece şaşırarak izler.

Gelinbaşı mevzusu vardır ayrıca. Erkek tarafı şu kadar akrabasını getirecek kuaföre, kız tarafı bu kadar akrabasını getirecek diye kavga çıkar hep. Gelinbaşının fiyatı kuaförün kalitesine göre bazen milyarları bulur. Konu ile ilgili gelin başı faciasını daha önce Her Boku Bilen Adam incelemişti hatırlarsanız. (Bkz. Gelin Başı)

Düğünler klişedir zaten, hep aynı şeyler. Gelin ve damadın ailesinin şeker ve kolonya ile karşılamasından tutun da en güzel masayı kapma savaşlarına kadar her şey sırayla yapılır. Dans pistinde koşup duran küçük orospu çocukları. Popstar olamayıp düğün salonlarına düşmüş ama özgüvenini kaybetmemiş düğün şarkıcıları. İğrenç şarkı seçimleri. Gelin ve damada "fake" plastik pastayı kestirip tadı yavan başka pasta ve gazoz dağıtımı. Elini ağzına götürüp bol bol dedikodu yapma. İlk önce damat tarafının daha sonra da gelin tarafının bitmek bilmeyan takı merasimi. Gelin odasında takıları erkek tarafı mı kız tarafı mı tutacak savaşları. Bayılmalar ve bileklere kolonya. Ve uzayıp giden garip ritüeller!

Ama düğünün en vazgeçilmezi kuşkusuz düğün çemberidir. Kız tarafı kendi çemberini, erkek tarafı kendi çemberini ve çiftin arkadaşları da kendi çemberlerini oluşturur. Yukarıdan bakılsa "Signs" gibi bir bilimkurgu filmi bile çıkar bu çemberlerden. Her çemberdeki dans eden birey ellerini çırparak ayaklarıya "Emrah - Haydi Şimdi Gel" hareketleri yapar. Gelin ve damat hiçbir çemberi kırmak istemez. Bu yüzden konsomatris gibi her çemberde 5-10 dakika sallanıp dans ettikten sonra sıradaki çembere geçer. Çemberde meydana gelen en komik durum çemberdeki her bireyin sırayla çemberin ortasına kendisini atması ve herkese sırayla dönerek dans etmesidir. Gazını alamayan ve sırasını bekleyemeyen dansçı gençlerden biri mutlaka dans edenin karşısına geçer ve hep beraber deli gibi dans ederler. En sinir olduğum da dans etmek istemeyen birisinin çemberin merkezine itile kakıla sokulması ve dans ettirilmesi. Sahi, neden milletçek club'larda bile çember halinde dans ediyoruz ve o çemberin ortasında hep 1 veya 2 kişi oluyor?!

Böyledir işte düğünler. Hayatın gereksiz ve vazgeçilmez bir parçası!

5 yorum:

Popüler Yorum dedi ki...

hepimiz yaşadık bunları bu toplumda, hepimize tanıdık sahneler... senden esprili ve alaycı dille dinlemekse gülümsetti yine beni... alemsin:)

dizi günlükleri / Bilir Kişi Raporu dedi ki...

Popüler Yorum,

Her sene yaz sezonunda düğünler bu klişelerle işkenceye dönüşüyor benim için :) (Pistte dans eden küçük veletler ve onları evde bırakmayan veliler hakkında detaylı bir yazı bile yazılabilir hatta :)

csyasoo dedi ki...

Veletler konusunda hemfikirim.

Diyelimki halay çekiliyor ve bir çember oluşturuduş.Hooooppp senle yanındakinin kolunun altından ite kalka çemberi içine fırlarlar bağırırlar,birbirlerini kovalarlar,cins cins dans ederler.:D

Böyle sürer gider bu =)

her boku bilen adam dedi ki...

http://herbokubilenadam.blogspot.com/2009/09/ayn-yazlar-4.html

dizi günlükleri / Bilir Kişi Raporu dedi ki...

csyasoo,

O veletleri dövsek ne olur acaba? Düğünde katliam :)

hbba,

Vay vay, ayın yazılarına da girermişiz hehehe çok teşekkürler :)