6 Temmuz 2010 Salı

Yarım

Bir okuyucunun favori bir yazarının olması ve her kitabının başucu kitabı olması çok özel bir duygudur. Merakla ve sabırla yeni çıkacak kitabını beklersiniz ve çıkar çıkmaz da hemen bitirip başucunuza yerleştirirsiniz. Emre Kalcı, Mayıs 2010’da 5. kitabı “Yarım”ı Nemesis Yayınları’ından çıkardı ve başucumda özel yerine yerleşti. Aşk'ı hiç kimse onun gibi anlatamaz ve hiç kimse onun gibi yaşayamaz, hep onu söyler ona inanırım. Onun bakış açısından anlatılmış her şey belki binlerce kez önceden anlatılmıştı, ama onun öyle yüce ve kutsal bir yeteneği var ki ilk defa duyuyormuş gibi dinliyorsunuz kulağınıza fısıldadıklarını. Evet, kulağımıza fısıldıyor söylemek istediklerini... Bağırmadan, çağırmadan, canımızı yakarak... Biz de anlıyoruz sessizce her söylediğini.

Kim bilir kaç hayat bulmuştur Emre Kalcı'nın sözcüklerinde kendini, kim bilir kaç aşk terk etmiştir benliğini okuduğu her yarada, kim bilir kaç can fark etmiştir yarım kaldığını. Birinin vedası ile ilk dokunuşunun arasındaki zaman dilimi...

Kimi sevsek sapasağlam bulamıyoruz. Ya yaralanmıştır ve yarım gelmiştir hayatımıza ya da yükünü koltuk altına sıkıştırmıştır ve kapı eşiğinde bekliyordur bizi yükünü fark ettirmeden. Yaralanmış ve yarım kalmış...

Kitap kapağı gibi ısırılarak yarım bırakılmış kurabiyenin naifliğini taşıyor Emre Kalcı'nın yazdığı her sözcük. Adı gibi yarım bir kitap, yarım kalmış aşkları anlatıyor.

"... Veda en çok, sizin ona son dukunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır… Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir… Ya kendinizi kurtarırsınız yada geç kalıp kaybolursunuz… Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi,bir başkası ona dokunduğunda sona erer… Bir hikaye yarım kaldığında,tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz…

Aşk bir suçluyu,suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur,çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir…"


Kitaptan taptığım bölümler;

"... Veda en çok,sizin ona son dukunuşunuzla,başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır…"

"Bir odada tek başına unutuldukça, yanlışla yalnızı sonunda doğru yazmaya mecbur bırakır bazıları..."

"Bazen bir şehir bile alır başını gider, biri başka bir şehre yürüyünce..."

"Hırsız elmayı soyuyor, mektupların çekmecesindeki gözler doluyor; sen bıraktın ya elimi, bugün her şey toplanıp sürgüne gidiyor..."

"Her başkasına baktığında haram var artık gözlerinde; benimse, her dalgada kanayan, denize sıfır bir yaram var..."

"Hepsiyle vurdun beni; yirmi dokuz harften birini bile bırakmadın geriye..."

"Seninle kan bağı değil an bağı vardı aramızda; sırf o anlar yüzünden, bir düş görmek için uyumakla geçti zaman..."

"Kaç saat yeter birinin gözlerini unutmak için, kaç kirpik dayanamayıp gözyaşıyla intiharı seçer; kaç kişi bilir cevabını, her göz bebeği büyüyünce evi terk mi eder?"


Emre Kalcı'nın bu kitaptan önceki kitabı "Kir" ile ilgili yazım: http://bilirkisiraporu.blogspot.com/2009/11/emre-kalc-ve-aska-dair-her-sey.html

7 yorum:

ayla akbuar dedi ki...

Aşka dair unutulmuş duyarlılıkta harika ifadeler... Ne mutlu yazana ve yazanı görebilen gözlere...

dizi günlükleri / Bilir Kişi Raporu dedi ki...

Aynı şeyleri ben de düşünüyorum Ayla. Sağol yorumun için.

Haccecan dedi ki...

ne büyülü sözler... yazan aşk adamı vesselam belli...

ayla akbuar dedi ki...

sevgili bilirkişi,
blog aleminde yeni bir şahıs olarak sana bir sorum olsa? Blogumda yazdıklarımı taze taze ve otomatik olarak izleyicilerimin mail adresine göndermenin bir yolunu biliyor musun acep?
şimdiden teşekkürler

dizi günlükleri / Bilir Kişi Raporu dedi ki...

sevgili ayla,

inan bilmiyorum :) ama twitter hesabı açman herkese ulaşma bakımından daha kolay gibi. her yazdığını tweetle paylaşırsın:)

Tuğba dedi ki...

Çok hoş sözler... İlgimi çekti ve hemen alınacak kitaplar listeme ekledim...

Derya dedi ki...

Çok etkilenmekle birlikte.. Korktum okumaya.